Türkiye'nin çocukluk çağı aşılarının çeşitliliği ve kapsamı açısından coğrafyasının en iyi ülkelerinden biri olduğunu belirten Prof. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü'nden Dr. Alper Şener, 15 farklı aşının aktif olarak uygulandığını söyledi. Çocukluk aşılarının sektörde yüzde 96'dan fazla kapsama alanına sahip olduğunu anlatan Prof. Dr. Şener, toplumun yüzde 96'dan fazlasının aşılandığının altını çizdi. prof. Şener, şunları söyledi: “Aşılama sadece çocukluk dönemiyle sınırlı değil. Özellikle Kovid-19 süreciyle birlikte yetişkinlerin ve yaşlıların aşılanmasının çok önemli olduğunu öğrendik. Dolayısıyla yaşam boyu aşılamanın büyük önem taşıdığını söyleyebiliriz. Yani aşıyı sadece çocukluk çağıyla sınırlı tutmuyoruz. Aşıyı her yaşa uygulayabiliyoruz. Türkiye bu konuda bazı aşı türlerinde geride kalıyor. Özellikle zatürre aşısının 2 yaş üstü kişilerde daha yaygın hale getirilmesi gerekiyor. 65 yaşında” dedi.
'İSTEĞE BAĞLI AŞILAR HAKKINDA FARKINDALIĞIN ARTIRILMASI GEREKLİ'
Profesör. Kovid-19 salgını sırasında aşılı ve aşısız kişilerde hastalığın seyrinin çok farklı olduğunu anlattı. Alper Şener, menenjit aşısının bebeklik yaş grubunda isteğe bağlı aşılardan biri olduğunu hatırlatarak, daha yaygın hale getirilmesi gerektiğini ifade etti.
Solunum yolu enfeksiyonlarıyla bulaşan hastalıklar arasında yaşlılarda yapılan solunum sinsityal virüsüne (RSV) karşı aşının önemli hale geldiğini kaydeden Şener, şöyle konuştu: “Herpes zoster ile ilgili aşıların yaşlılara yapılması gerekiyor. Çünkü bunların bir kısmı ölümcül olabilir. Hastalığı atlattıktan sonra uzun süreli ağrılar olabilir. HPV virüsü aşısı Türkiye'ye geldi ancak yayılmadı. Rahim ağzı kanserinin birden fazla cinsel partnerle doğrudan ilişkili olduğu ancak bulaşabilen bir virüs olduğu ortaya çıktı. Aşılamanın halk arasında başka yollarla yaygınlaştırılması gerekiyor”, Türkiye'de genişletilmiş aşılama programında yer almadığı ve isteğe bağlı olduğu için aşının yaygınlaştırılmasının yanı sıra farkındalığın artırılması ve aşının ulaşılabilir sınırlar içinde tutulması gerekiyor. HPV hakkında bilgi düzeyimiz yüksek” dedi.
'AŞI YAPILAN GRUP ÖLÜM, SAKATLIK VE KANSERDEN KURTULABİLİR'
Toplumun aşılarla ilgili bilgi düzeyinin artırılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Şener, aşı karşıtlığının halk sağlığı açısından büyük riskler oluşturduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Aşı olan bir grup ölümden, sakatlıktan ve kanserden kurtulabilir. Hepatit aşısı Türkiye'de çok yaygın. Karaciğer kanseri ve siroza karşı koruyan bir aşıdır. Bir hastalık aşı ile önlenebilir bir hastalık ise, toplumdaki genel bağışıklık oranı %96'yı geçerse sorun yok, %94 bile olsa ülke genelinde yaygın bir salgına neden olabilir, özellikle kızamık, su çiçeği gibi bulaşıcılığı yüksek bir hastalıkta, nüfus yaygın bir salgına maruz kalmış olabilir. ve ölüme yol açan yoğun hastalık.
HSV ve HPV gibi aşılar da halk sağlığı açısından önemlidir. Aşılama gerçekleştiğinde hastalık yavaş yavaş toplumdan elimine edilir. En basit örnek çocuk felcidir. 1972 doğumluyum. İlkokuldayken yürüyemeyen, bacakları tutulmuş arkadaşlarımız vardı. Bugün çocuk felci ortadan kaldırıldı. Aşıların koruyucu ve şaşırtıcı etkileri işte tam da burada görülüyor.
1996'lı yıllarda kızamık köylerde salgına neden oldu ve ölümlere neden oldu. Bugün bunu göremiyoruz. Aradan 30 yıllık bir dönem geçiyor ve kızamığa bağlı ölüm ve salgın kavramları lügatımızdan silinmiş durumda. Tekrarlamaların önlenmesi için aşıların aşı takvimine göre düzenli olarak yapılması gerekmektedir. Biz bunlara uymazsak göçmenlerin gelmesiyle toplumdaki aşılama ve aşılama oranı düşecektir. Çünkü Türkiye hızla büyüyen bir nüfusa sahip bir ülke değil, hızlı göç alan bir ülkedir. “Bir birim eksilmesi bile beklenmeyen sonuçlara yol açabilir.”