Bugüne kadar tek taraflı olarak para politikası yoluyla uygulanan enflasyonla mücadele politikalarının artık maliye politikasıyla desteklenmesi memnuniyetle karşılanmalıdır. İhtiyari makro tedbirlerin aşamalı olarak kaldırıldığı bu günlerde; Kısıtlayıcı bir para politikasının yanı sıra, kısıtlayıcı bir maliye politikasına da daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. TCMB'nin siyasi faizinin yüzde 50'ye dayandığı bu dönemde bütçede faiz giderleri önceki dönemlere göre artacağından bütçede tasarruf yapılması gerekiyor. Bankalardan menkul kıymet zorunluluğunun kaldırılması gibi makro ihtiyati tedbirlerin kademeli olarak kaldırılması, faiz oranlarının yüzde 50'lere çıkarılması, yabancı yatırımcıların devlet tahvili almaya yönelmesi ve tasarruf tedbirlerinin de gelişmelere paralel olarak kamuoyuyla paylaşılması olumlu bir gelişmedir. TCMB rezervlerindeki olumlu artış Başarının en büyük ölçüsü; Bu, kamuoyunun açıklanan tasarruf tedbirlerine ne ölçüde sadık kalacağına ve 2024 bütçesinin ek bütçeye gerek kalmadan tamamlanıp tamamlanmayacağına bağlı olacak. Sendikalarımızda tasarruf devam ediyorBu süreçte derneklerimiz faaliyetlerini ve organizasyonlarını gerçekleştirirken verimlilik bakış açısıyla çalışarak bütçelerini en etkin şekilde kullanmaya çalışmaktadır. Tüm mal ve hizmet alımlarımızda bütçe disiplini ve verimlilik bakış açısıyla işlerimizi yürütmeye çalışırız. Ancak topyekûn tasarruf kültürüne sahip bir ülke olarak bu zorlu süreci aşabiliriz. Tasarruf önlemlerinin genişletilmesiBütçe açığının milli gelire oranının ve bütçe içinde açıklanan pakette harcamaların payının azalmasını takip etmek önemli olmakla birlikte, 2025 bütçesine daha büyük bir tasarruf paketinin gelmesini bekliyoruz. Enflasyonu düşürmek tek başına para politikasıyla mümkün olmasa da seçimlerin olmadığı dönemde kısıtlayıcı bir maliye politikasının uygulanması elzemdir. Bilançoda yapılacak tasarruflar, hem bilançodaki faiz yükünün kapatılması hem de bu süreçte çalışanların ve ücretlilerin üzerindeki yükün azaltılması açısından önem taşıyor. İhracatçılarımıza destek olun, finansal ekonomiden reel ekonomiye geçinEkonomimizin içinde bulunduğu yüksek enflasyon döneminde, kısıtlayıcı para ve maliye politikalarının yanı sıra fiyat istikrarını sağlamak ve ülkemizin enflasyonla mücadelede ihtiyaç duyduğu dövizi sağlamak için ihracata her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Ekonomik değerlendirmeler yaparken ekonominin sadece finanstan değil reel ekonomiden oluştuğunu unutmamalıyız. Her ne kadar hükümetimizin yürüttüğü ekonomik programı desteklesek de, son dönemde faiz oranlarındaki ve kısa vadeli döviz girişlerindeki artışa, ulusal para birimimizin aşırı değerlenmesine ve finansmandaki artışa paralel olarak ihracatçılarımızın da ihracat yapmaya başladıkları aşikar. Verimliliği artırmaya ve markalaşmaya önem verseler bile rekabet gücümüzü kaybediyorlar. Bu nedenle bundan sonra hükümetimizin alacağı her tedbirin ihracatı desteklemesi gerekecek. Ekonomik performansı değerlendirirken, reel ekonomideki istihdam, ihracat artışı ve büyümesi gibi gelişmelerin yanı sıra faiz oranları, döviz kurları gibi değerlendirmelerin de dikkatle ele alınması gerekiyor. Dolayısıyla faiz ve döviz kurunu reel ekonomiden elde edilen veriler belirliyor. Reel ekonomiyi ihmal etmeden, yapısal reformları ihmal etmeden enflasyonla mücadelemizi sürdürmeliyiz. Nominal ekonominin istikrarının sağlanması için reel ekonomide kalıcı hasarların oluşmasına izin verilmemelidir. Finansal ekonomide elde edilen başarılar kalıcı değildir, önemli olan reel ekonomide/üretimde yapısal dönüşümün sağlanması ve dış finansman ihtiyacının kısa vadeli portföy girişleri yerine ihracat yoluyla kalıcı olarak karşılanması küresel pazarda rekabet gücümüzü artıracaktır. Ülke olarak katma değerli ürünleri ön plana çıkaracağız, kredi sağlıyoruz ve finansal kaynaklara ihtiyacımız var. 5 yıldır devletin ciddi bir desteği kaybı yaşanıyor. 2023 yılı için 10 milyar TL kaynak ayrıldı ama bu rakam 1 milyar doları bile bulmuyor. Son yıllarda devlet desteği 1 milyar dolara ulaştı, hatta bunun 3 milyar dolara çıkarılması yönünde görüş bildirdik. Bu rakamlar ihracat hedeflerimize ulaşmamız için yeterli değil, devlet yardımlarının en az 2 milyar dolar olması gerekiyor. Enflasyonun ikiye katladığı maliyetler ve yüzde 60-65'lere varan kredi faiz oranları arasında ihracatçılarımızın finansman ihtiyacını yalnızca devlet teşvikleri ve Eximbank kredileri karşılıyor. Ticari kredi faiz oranlarının çok yüksek olduğu bu bağlamda ihracatçılarımız açısından devlet teşvikleri çok önemli hale geldi. TCMB'nin net döviz rezervlerindeki olumlu artışla birlikte ihracat fiyatlarının yüzde 40'ının dövize çevrilme zorunluluğunun ortadan kalkacağını umuyoruz. Kamuoyuna açıklanmış ancak hükümet ve resmi otoriteler tarafından dile getirilmeyen, şirketlere asgari kurumlar vergisi getirilmesi anlamına gelen kurumlar vergisinde herhangi bir değişiklik yapılmamasını memnuniyetle karşılıyoruz. İhracatçılarımızın enflasyon muhasebesine geçtiği, dış piyasalarda sıkıntı yaşadığı ve yüksek kredi faizleriyle boğuştuğu bu dönemde bu tür vergiler ihracatçılarımızın nakit akışını bozacak, sermayelerinin erimesine ve karlarının artmasına neden olacaktır. Başarısızlıklar ve anlaşmalar Enflasyonu yenmek için mali önlemlerin yanı sıra, başta tarımsal üretim olmak üzere üretimi destekleyici önlemlerin alınması gerekiyor. Sürdürülebilir büyüme için düşük enflasyon, düşük enflasyon içinse yüksek üretim gerekiyor. Ne kadar çok üretirsek enflasyonu o kadar düşürürüz. Stratejimiz; “Daha fazla üretin, daha fazla ihracat yapın, enflasyon daha hızlı düşecek.” olmalı. Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli projeler, garantili fiyat sistemleri, yönetilmeyen havalimanları, yönetilmeyen otoyollar gibi devlet sistemi üzerinde büyük yük oluşturan, kamuya zarar veren her türlü unsur için de ciddi tedbir kararlarının alınması gerekiyor. Kaynak: (guzelhaber.net) Güzel Haber Masası
—–Sponsorlu Bağlantılar—–
—–Sponsorlu Bağlantılar—–
—–Sponsorlu Bağlantılar—–